10 Mart 2011 Perşembe

Kauan

Uzak soğuk diyarlar

Çoğunlukla dinlediğimiz bir müzik tarzının sınırlarına ulaşınca ya da aynı tarz içinde keşfettiğimiz grupların artık birbirine çok benzemeye başlamasıyla artık bambaşka şeyleri aramaya başlayabiliyoruz. Bundan dolayı, tamamen duyguların ve bilinçaltının işitsel yansıması diyebileceğimiz müziğin sürekli beynimizin aynı noktasını dürtmesinden sıkılmamız da çok normal. Bildiğimiz gibi insanoğlunun iki temel dürtüsü var: cinsellik ve şiddet. Karşılayamadığımız durumlarda gazetelerin üçüncü sayfalarına çıkabildiğimiz bu ihtiyaçları neyse ki müzik anlamında pop – r&b kliplerinden extreme metale kadar oldukça geniş bir spektrumda karşılayabiliyoruz. Şiddet anlamında bakarsak, sisteme karşı olan öfkemizi thrash metal ile, dine ya da popüler kültüre karşı olan öfkeyi black metalle ya da saf öfkeyi brutal death metal ile dindirebiliyoruz (besliyoruz?).

Peki sorarım sana sevgili okur, hiç mi durulmaya ihtiyacı yok bu insanoğlunun? İstemez miyiz biz alıp başımızı uzaklara gidelim, sislerin arasında kaybolup geri gelen karlı dağları seyre dalalım. Kalabalığı terkedip, doğanın sessizliğinde huzur bulalım. İsteriz tabi, her canlanışın ardından durulmayı bekleriz. Biz duruluruz, etraftaki canlılığı ve güzelliği görmek isteriz. İşte Tenhi bu noktada gelir bulur sizi, tabi önce siz onu bulabilirseniz.

Tenhi’yi keşfetmek baya bir zamanımı aldı diyebilirim. Önce Agalloch – The Mantle ile başlayan dingin / melankolik müzik arayışım –pasifagresif yazarları ve last.fm sağolsun – tenhi ve benzeri gruplar ile devam etti. Tenhi, 2000’lerde ortaya çıkan, genelde kuzey ve doğu avrupalı grupların içinde bulunduğu neofolk tarzının merkezinde yer alıyor. Rus olduğu halde Fince de kullanan ve hatta grup ismi bu albümle aynı olan Kauan’a ve ardından gelen bir kaç Finli gruba (Nest, October Falls) bakarak Tenhi’nin bir bakıma bu tarzda öncü olduğunu söyleyebiliriz.

Albüme geçecek olursak, ilk başta, klasik rock enstrümanlarının yanında bi çok çeşit enstrüman kullanılması dikkat çekiyor. Genel olarak kullanılan akustik gitar, bas gitar ve davulun yanında, piyano, viyolin, flüt sıkça kullanılıyor. Bunun dışında kimi şarkılarda didgeridoo (revontulet), ağız arpı, harmonyum, cello, udu davulu, synthesizer da kullanılmış. Vokaller ise pek baskın olmamasına rağmen çok karakteristik. Albümde sadece dört şarkıda vokal var ve bunlar da şarkıların soğuk ve dingin havasıyla son derece uyumlu. Beklenen tüm melankoliyi veren vokaller, kalın ses tonu, bir kaç kanaldan verilen varyasyonlar ve arada giren fısıltılarla bu karakteri tamamlıyor.

Böyle bir grup ve albümden bahsederken yarattığı atmosfere değinmemek olmaz. Tenhi zaten, albüm kapaklarıyla, şarkı isimleri ve temalarıyla, albüm isimleriyle ve hatta kendi ismiyle bu atmosferi inşa ediyor. Köyün yaşlısı ya da ermişi anlamına gelen Tenhi zaten bu yönüyle oluşturduğu pagan havasını, “uzun zaman” anlamına gelen Kauan ile, track list’te göreceğiniz şarkı isimleriyle ve gölün kıyısındaki sisli bir ormanın resmedildiği kapağıyla birleştiriyor ve o karanlık, soğuk, melankolik ama huzur verici atmosferini yaratıyor.

Atmosfer yaratmakta çok başarılı olan grupların bunu nasıl yaptıklarını sorgularken aslında çok da uzağa bakmaya gerek yok. Dünya’nın en görkemli ve bir o kadar sade doğal ortamlarından biri olan Finlandiya’dan (bkz: Finlandiya’nın gölleri) böyle müzik çıkması garip değil tabi. Şaşırtıcı ve özellikle kıskandırıcı olan adamların çalışma ortamları. Doğa ile iç içe kulübe misali bir stüdyo ve içinde her türlü imkanı görünce insan hırslanmıyor değil. İstersen Children of bodom gibi hızlı ve öfkeli takıl istersen bu abiler gibi melakolinin dibine vur.

Genelde albüm kritiklerinde şarkı yorumları okumak hoşuma gider ama Kauan için şarkılardan pek bahsetmek istemedim. Çünkü bu albümdeki şarkılardan bahsetmek çok güzel bir filmin sonunu söylemek gibi bir şey olacaktı. İyisi mi ben size bu albümü spoil etmeden, hazır balkanların üzerinden soğuk hava dalgaları gelmekteyken siz bu albümü dinleyin. Her yoğun günün sonundaki kanepeye uzanma anı misali rahatlayın. İçinizden çığlık atmak geliyorsa, hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyorsanız, ya da bir şeyleri kırıp dökmek istiyorsanız önce onu yapın sonra bu albümü dinleyin. Zaten sonunda hepimiz öleceğiz.

1 ocak 2011

2 yorum:

  1. Pagan folk seviyorsan Omnia da tavsiye ederim

    YanıtlaSil
  2. Dinlemiştim sanırım bi ara, tekrar bakayım.

    YanıtlaSil